RSS

29.09.2009

Bekle beni Ìstanbul:)

Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünür düşünürüm
İstanbul

Binbir direkli Haliç'inde akşamlar
Adalarında bahar Süleymaniye'nde güneş
Ey sen ne güzelsin ey kavgamızın şehri
İstanbul

Boşuna çekilmedi bunca acılar
Büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekle
Parklarınla, köprülerinle, meydanlarınla
Bekle bizi İstanbul

Tophane'nin karanlık sokaklarında
Koyun koyuna yatan çocuklarınla bekle
Bekle zafer şarkılarıyla geçişimizi
İstanbul

Haramilerin saltanatını yıkacağız
Bekle o günler gelsin gelsin İstanbul
Sen bize layıksın bizde sana İstanbul İstanbul

Boşuna çekilmedi bunca acılar
Büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekle
Parklarınla köprülerinle meydanlarınla
Bekle bizi İstanbul

Edip Akbayram - Bekle Bizi İstanbul


03. Ekimde hiç görmediğim, televizyondan, resimlerden, şiirlerden ve şarkılardan tanığım Ìstanbul `a gidiyorum:) Çok heyecanlıyım:)

Resim: Pixelio

28.09.2009

Ya hepsi, ya da hiç birisi...

Kıyıları azgın dalgalarla döven,
Denizim ben.


Nehirleri taşıran,
Yağmurum ben.


Yüzünü okşayan,
Güneşim ben.


Saçlarını karıştıran,
Rüzgârım ben.


Güzel kokan,
Çiçeğim ben.


Göklerin mavisinde kanat çırpan,
Kuşum ben.


Meyve veren,
Ağacım ben.


Bereket dağıtan,
Toprağım ben.


Dünyayı yakan, kavuran,
Ateşim ben.


Annesini özleyen ürkek bir,
Çocuğum ben.


Dünya durdukça yeni yaşamlar doğuran,
Kadınım ben!!!


Ben, ya hepsiyimdir, ya da hiç birisi, kimbilir??


Resim: Pixelio

26.09.2009

Ìyi ki doğmuşsun canım benim:)

O benim canımın içi, yüzünü görmeden yüreğinden bu sayfalara akanlarla tanıdığım, çok ama çok sevidiğim can dostum, sırdaşım, dert ortağım, kısacası benim Güzin ablam:)

Bir sıkıntım olduğunda beni dinleyen, kırık dökük yanlarımı toplayan, tamir edip yeniden yerine takan, yüreği büyük, sözleri güzel arkadaşımın yarınki doğum gününü candan kutluyor, onu ne kadar çok sevdiğimi kendisine buradan bir kere daha söylemek istiyorum.


O benim için hayatımdaki en kıymetli insanlardan biri!


Canım, şimdilik bununla idare et, gelince sana sımsıkı sarılıp, doya doya öpeceğim bitanem:)

Ìyi ki doğmuşsun canım benim, iyi ki seni tanıma fırsatı bulmuşum.

Seni çok ama çok seviyorum:)


Resim: buradan

24.09.2009

Işığın bol olsun Dostum…

Dün gece öğrendiğimden beri göz yaşlarım durmuyor, sadece yazılarından tanıdığım dostumu kaybettim. O çok iyi bir baba, içi dışı sevgi dolu insan gibi insandı.


Işığın bol, mekanın cennet olsun dostum. Dilerim gittiğin yerde, bu dünyada bulamadığın huzuru ve mutluluğu bulur, gerçek AŞKına kavuşursun.


Dostuma Allahtan Rahmet, çocuklarına, ailesine ve sevenlerine Allahtan sabır diliyorum.


23.09.2009

Günlermiz...

Ìki haftadır raporluyum, günlerimi:
Uyuyarak,
Kitap okuyarak,
yemek yaparak,
bulaşık makinasını doldurarak,
yıkanınca boşaltarak,
çamaşır yıkayarak,
ütü yaparak,
olmadı ekmek,
daha olmadı temizlik yaparak,
küçük cadıyla oyun bahçelerine giderek geçiriyorum.
Dinlenmeye, enerji toplamaya çalışıyorum.
Bu gün babamız iş yerinden bir yığın muz getirmiş, yarın onları muzlu pastaya, muzlu kurabiyeye dönüştürmeye çalışıcaz:)

Hadi bekliyorum hepinizi yarın, muzlu kek, kurabiyeler ve demli çayla:)

Resim: Pixelio

20.09.2009

Bayram geldi, hoşgeldi:)

Canlarım mübarek Ramazan bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle, sevenlerinizle mutluluk, sağlık ve huzur içinde nice nice bayramlara ulaşmanızı dilerim:)

Sevgilerimle

16.09.2009

Kaybettim..

Televizyon; YASAK

Radyo; YASAK

Gazete; YASAK

Bloglar; YASAK


Bir haftadan beri bu YASAKlarla yaşamaktayım!! Geçen hafta Ìstanbul`da olanlardan sonra geçirdiğim sinir krizlerinin sonucu bu; bütün bu yukarıda saydıklarım bana YASAK!!


Şeker hastasıyım, çok üzüldüğüm, strese girdiğim zamanlar şekerim bir çıkıyor, bir düşüyor. Geçen hafta Televizyonlarda, Gazetelerde ve Bloglarda gördüklerim, duyduklarım, okuduklarım beni çok üzdü. Ağlama ve sinir krizlerinin sonucuysa bir yükselen, bir düşen kan şekeri. Bir haftadan beri sakinleştiricilerle sinirlerimi yatıştırmaya çalışıyorum.


Bu olaylardan önce yalnız sokağa çıktığımda şöyle düşünürdüm: “Eğer şekerim düşerse (şekerim düşünce elim-ayağım tutmuyor, dilim pelteleşiyor, konuşamıyorum ve bayılacak duruma geliyorum. O an birinin bana ya şeker yedirmesi, ya da şekerli bir içecek içirmesi gerekiyor) ve ya başıma bir şey gelirse nasıl olsa yardım eden birileri bulunur!” derdim. Ama bu olanlardan sonra bu umudumu kaybettim. Anladım ki, insanlar birilerinin başına bir şey geldiğinde yardım etmeyi değil, o insanların parasını, pulunu, eşyasını çalmayı, yağmalamayı düşünür olmuşlar.


Bu yaşıma kadar sevdiklerimden, yakınlarımdan yediğim kazıklara rağmen yitirmediğim, umudumu, güvenimi yitirmeme sebep oldu gördüklerim, okuduklarım. Sonbaharda dökülen yapraklar gibi döküldü, kayboldu güvenim ve umutlarım. Dallarına kar yağmış, yaprakları buz tutmuş ağaçlar gibi kalakaldım.


Biliyorum herkes onlar gibi değil, iyi ve yardımsever insanlarda var, ama anladım ki onlar o kadar azlar ki!! Başımıza bir şey geldiğinde bu iyi insanlardan birine rastlamak, lotoda altılıyı tutturmak kadar imkânsız olmuş. Yazık, insanlığın, hele hele yüzyıllardır, yardımseverliğiyle, misafirperverliğiyle ünlenmiş Türk milletinin düştüğü bu durum çok canımı acıtıyor.


Ínsanlık adına olan bütün umutlarımı, güvenimi yeniden kazanmak, çoğaltmak, büyütmek için büyük bir emek ve çaba sarfetmem gerekecek….


Beni arayan, soran, merak eden arkadaşlarıma çok çok teşekkür ediyorum. Sizler benim UMUDUMsunuz. Sizlerin varlığı bana, daha her şeyin kaybolmadığını, hâlâ bu dünyada güzel ve iyi insanların olduğunu gösteriyor.


Ìyiki varsınız, iyiki sizleri tanımışım. Sizleri çok ama çok seviyorum.


Hepinize kucak ve yürek dolusu sevgiler gönderiyorum.



Resim: Pixelio

10.09.2009

DAYANAMIYORUM!!!

Dün duyduklarım, okuduklarım, gördüklerim kanımı dondurdu ve ben insanlığımdan utandım.

Ìlaçlarla ayakta duran bünyemin çökmek üzere olduğunu fark ediyorum. Ağlamaktan, üzülmekten bıktım, artık dayanamıyorum.


Sadece uyumak, uyumak, uyumak, hiç bir şey görmemek, duymamak istiyorum!!

Bin yıl uyumak ve insanların olmadığı bir dünyaya gözlerimi açıp, insansız dünyanın ne kadar güzel olduğunu görüp, bu güzel düzeni bozmamak içinde ölmek istiyorum.


Kaybettiklerimize rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.


Resim: Google

7.09.2009

Bu günlerde..

Bu günlerde…

Balık olup yüzesim,
Kuş olup ötesim,
Rüzgâr olup esesim,
Yağmur olup yağasım,
Şimşek olup çakasım,
Kelebek olup uçasım,
Irmak olup çağlayasım,
Gül olup kokasım,
Kadın olup kaçasım,
var!!

Ne olacağıma karar veremeyecek kadar karışığım anlıyacağınız…


Resim: Pixelio

3.09.2009

Çocuklar..

Bu sabah aklıma 1996 yılında büyük kızımın bir diş çekilmesi sonucu, apse yapan yarası, apsenin kana karışması ve bu yüzden hastaneye yatırmak zorunda oluşumuz aklıma geldi. Cuma günü dişi çekilmiş, akşama ateşlenmişti.

Geçer umuduyla haftasonunu beklemiş, Pazartesi ateşi daha çok yükselince soluğu hastanede almıştık. O kabus gibi geçen haftasonunu, hastanede onunla birlikte geçirdiğim bir haftayı ve yaşadığım korkuyu ömrüm boyu unutmayacağım. Ona vurulan iğnelerin, takılan serumların ondan fazla ne kadar benim yüreğimi yaktığını unutamam.

Bir hafta kaldığımız hastanede orada aylarca yatan kanserli çocuklar vardı, onların bütün yaşadıkları acılara, olumsuzluklara karşı güler yüzlülükleri ve yaşama sevinçleri beni oldukça şaşırtmıştı.

Kızım o yıl doğum gününü hastanede geçirmek zorunda kaldı ve buna çok üzüldü. O hastane ortamında elimizden geldiğince onu mutlu etmeye çalıştığımız hüzünlü doğum gününde, bir ara kapı aralandı ve içeriye iki Palyaço girdi. Onları görünce hangimiz daha çok şaşırdı bilmiyorum. Sonradan öğrendiğime göre, bunlar palyaço kılığına girmiş iki doktordu, bu gönlü geniş insanlar, haftanın belirli günlerinde palyaço kılığına girerek hastane, hastane dolaşıp, orada yatan çocukları bir an olsun güldürerek acılarını unutturup, mutlu etmeye çalışyorlardı. Kızım ve diğer çocuklar onları görünce ne kadar sevinip, mutlu olmuşlardı.

Şimdi bütün bunları neden anlattığıma gelince: Bu sabah Gülenimin bu yazısını okuyunca çok fena oldum. Önümüz Bayram ve bu bayramda da hastanelerde yatan yüzlerce, binlerce çocuk var, onların hüzününü, üzüntülerini, acılarını bir an olsun dindirmek ve onları mutlu etmek için ellerinden geleni yapmaya çalışan Elçine ve Deniz Kabuğu Emine´ye lütfen, ama lütfen sadece dille değil elimizle de destek olalım.

Hadi gelin bu bayram el ele verelim, bir kaç balon, oyuncak, boyama kitapları ve renkli kalemlerle birazcık olsun dünyalarını renklendirelim, yüzlerini güldürelim!

Adres:
Behçet Uz Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Alsancak/İZMİR
e-mail: eminealbayrak79@gmail.com
Tel: 554 907 72 65
Resim: Pixelio

1.09.2009

Cadım

Cumartesi günü bizim ortanca cadıyla alışverişe gittik. Alışverişi sevmediğim için bu benim için çok büyük bir olay:Pp Sabahtan akşama kadar gezdik, sonrada iftara eve zor yetiştik:) Neyseki yemeğimiz hazırdı:)

Ortanca cadım, bir aydır çalıştığı yerden aylığını aldığı için pek bir sevinçliydi. Genç kızlık işte, eline para geçince hemen alışverişe gidiyor, ama öyle savurgan değil, sadece ihtiyaçlarını alıyor. Ìleride işletmeci olacağı belli:)

Neyse bir kaç dükkan gezdik. Girdiğimiz dükkanlarda bir şeyi beğendiğimi söyleyince, onu bana hediye olarak almak istedi durdu. Bir kaç küçük hediye almasına göz yumdum ama içim yinede rahat etmedi. Beğendim dediğim için bana almak istediklerinin çoğunu geri koydurdum.

Sevdiklerime hediye almayı, onların o hediyeyi açarken ki sevinçli ve heyecanlı yüzlerini seyretmeyi çok seviyorum. Birilerinin bana hediye alması, hediye kabul etmekse bende nedense acaip bir duygu oluşturuyor. Bundan alınan hediyelere sevinmediğim sanılmasın, yürekten gelen her hediyeye sevinirim. En küçük ve en basit hediyelere bile sevinebilen bir insanım ben, yeterki hediyeyi verenin gerçekten yürekten verdiğini hissedeyim. Ama hediye almak bende, hemen karşılığını ödemem ya da karşılığında bir şeyler yapmam gerekiyormuş gibi bir his uyandırıyor.

Nedenini bilmiyorum, neden böyle hissettiğimide bilmiyorum. Böyle hisseden sadece benmiyim, onu da bilmiyorum…

Cumartesi günü baktığımız ve çok beğendiğim bir bluzu geri koydurmuştum, ama ne yapmış etmiş benim haberim olmadan halasına telefonla o bluzu anlatıp, gidip almasını istemiş. Halasıda gidip almış ve Pazar gecesi bluzu getirdi.

Nasıl şaşırdım, nasıl şaşırdım anlatamam, oysa ben onu bütün Cumartesi, böyle şeyler yapacağını bildiğimden, dükkanlar kapanana kadar yanımdan ayırmamıştım:)) Nereden bilebilirdim ki bu cadını halasıyla işbirliği yapıp, bana komplo kurduğunu:))

Canım kızım seninle film izlemek, gezmek, sohbet etmek, çay kahve içmek, aynı şeylere gülmek, kısacası seninle vakit geçirmek beni çok çok mutlu ediyor. Sen benim en iyi arkadaşım, dert ortağımsın ve ben seni çok seviyorum.

Resimdekiler: Cadım ve teyzemin torunu:)