Bu gün hava güzel olduğu için, canım işe yürüyerek gitmek istedi. Yürürken yaşantımızın ne kadar çok gürültü içinde geçtiğini yeniden fark ettim.
Bu sadece dışarıda olan bir şey değildi, evimizin içinde de bu durum pek değişmiyordu. Mutfakta çalan Radyo, oturma odasında Televizyon, çocuk odasından keman sesi, vb. Bu liste böyle devam edip gidiyor.
Fark ettim de biz nereye gidersek, bu gürültü bizimle birlikte geliyor, sanki kendi, kendimizle yalnız kalmaktan korkarmışız gibi.
Bundan bir kaç yıl önce Almanya`nin doğusunda bir köye Seminere gittik. Öğleden sonra kalacağımız otele ulaştık, kalacağımız Otel küçük bir köyün dışında, ormanlık bir tepenin üstündeydi. Yakınında yol falan yoktu, sadece küçük bir dere akıyordu.
Seminer ertesi sabah başlayacağı için biz eşyalarımızı odalarımıza koyduktan sonra, arkadaşlarla yakındaki köye yemeğe gittik. Geç vakit otele döndüğümüzde daha uykumuzun gelmemiş olmasını fırsat bilerek otelin barında biraz daha eğlendik.
Gece yarısından sonra odalarımıza çekilip, yatağa girince, kalbimin gürültüsünden uyku tutmayınca, ilk defa fark etmiştim normal yaşantımızın ne kadar gürültülü olduğunu.
Bizler bu gürültülü dünyada kendi, kendimizi bile dinlemeye tahammülümüz yokken, başkalarını nasıl dinleyebilirizki. Ve ya şöyle diyeyim, biz bile kendimizi, düşüncelerimizi dinlemezken, başkalarının bizi dinleyip, anlamasını nasıl isteyebiliriz ki?
Ben kulaklıkla müzik dinlemeyi sevmiyorum, bana kulaklıkla müzik dinlemek, kendi düşüncelerimi duymamı engelliyormuş gibi geliyor (başkaları bunu saçma bulabilirler, ama bu benim hissettiklerim).
Şehirlerde sessizlik denen bir şey yok, bunun böyle olmadığını bir gece saat 3 te ve ya 4 te kalkın dinleyin, herkes yatmış, herşey durmuş olsa bile, büyük bir uğultu var şehirlerde kulaklarımızı yırtan.
Sessizliği dinleme şansımız elimizden alınalı o kadar çok zaman olmuş ki, sessizliği bulduğumuzda neredeyse tanımakta güçlük çekiyoruz. Aynen benim o gece kendi kalbimin atışlarını duymama bu sessizliğin neden olduğunu ve alışık olduğum uğultunun yok olduğunu ancak ertesi sabah uyandığımda anlayabildiğim gibi.
O gece, o köyde bulduğum sessizliği dinleme fırsatını, bakalım bir daha nerede bulabileceğim.
Bu sadece dışarıda olan bir şey değildi, evimizin içinde de bu durum pek değişmiyordu. Mutfakta çalan Radyo, oturma odasında Televizyon, çocuk odasından keman sesi, vb. Bu liste böyle devam edip gidiyor.
Fark ettim de biz nereye gidersek, bu gürültü bizimle birlikte geliyor, sanki kendi, kendimizle yalnız kalmaktan korkarmışız gibi.
Bundan bir kaç yıl önce Almanya`nin doğusunda bir köye Seminere gittik. Öğleden sonra kalacağımız otele ulaştık, kalacağımız Otel küçük bir köyün dışında, ormanlık bir tepenin üstündeydi. Yakınında yol falan yoktu, sadece küçük bir dere akıyordu.
Seminer ertesi sabah başlayacağı için biz eşyalarımızı odalarımıza koyduktan sonra, arkadaşlarla yakındaki köye yemeğe gittik. Geç vakit otele döndüğümüzde daha uykumuzun gelmemiş olmasını fırsat bilerek otelin barında biraz daha eğlendik.
Gece yarısından sonra odalarımıza çekilip, yatağa girince, kalbimin gürültüsünden uyku tutmayınca, ilk defa fark etmiştim normal yaşantımızın ne kadar gürültülü olduğunu.
Bizler bu gürültülü dünyada kendi, kendimizi bile dinlemeye tahammülümüz yokken, başkalarını nasıl dinleyebilirizki. Ve ya şöyle diyeyim, biz bile kendimizi, düşüncelerimizi dinlemezken, başkalarının bizi dinleyip, anlamasını nasıl isteyebiliriz ki?
Ben kulaklıkla müzik dinlemeyi sevmiyorum, bana kulaklıkla müzik dinlemek, kendi düşüncelerimi duymamı engelliyormuş gibi geliyor (başkaları bunu saçma bulabilirler, ama bu benim hissettiklerim).
Şehirlerde sessizlik denen bir şey yok, bunun böyle olmadığını bir gece saat 3 te ve ya 4 te kalkın dinleyin, herkes yatmış, herşey durmuş olsa bile, büyük bir uğultu var şehirlerde kulaklarımızı yırtan.
Sessizliği dinleme şansımız elimizden alınalı o kadar çok zaman olmuş ki, sessizliği bulduğumuzda neredeyse tanımakta güçlük çekiyoruz. Aynen benim o gece kendi kalbimin atışlarını duymama bu sessizliğin neden olduğunu ve alışık olduğum uğultunun yok olduğunu ancak ertesi sabah uyandığımda anlayabildiğim gibi.
O gece, o köyde bulduğum sessizliği dinleme fırsatını, bakalım bir daha nerede bulabileceğim.
27 Kişi ses vermiş:
söylediklerin çok dogru canım.suan evın ıcıne bakıyorumda camasır makınesı , tv ,pc ,dışardan gelen yolun sesi ...kafam kazan gibi olmuş .O köye şuan okadar cok ıhtıyacım var ki :))
Galiba hepimizin ihtiyaci bu olsa gerek son zamanlarda:)
Ben de bir köyde hissetmiştim aynı sessizlik senfonisini belgincim. çok şaşırmıştım geceydi, gökyüzü yıldızlarla doluydu, sessizlikten başka ses yoktu. Etraf gürültü dolu, bide benim zihnimin gürültüsünü katarsan, tam bi kaos işte. Bazen ben öyle çok özlüyorum ki bi dağın başına gideyim, kimse olmasın.....ahh ahh bak yine depreşti yalnızlık özlemim
Beraber gidelim güzel kusum, sen istemessen ben hic konusmam:)
Belgincim;
Ta çocukluğumda kaldı benim de sessizliğin içindeki sesi dinlemelerim.Bir de gece 11 gibi yatıp 1 de kalkıp sabahın 4-5ine kadar oturmaların içinde.Onun için erenler evliyalar hep dağlara çıkmış ya da çobanlık yapmış ya da mağaralara sığınmışlar.O muhteşem iç seslerini duyabilmek için.Bizim dış seslerden içimizi dinleyecek halimiz kalmıyor bu nedenle.Sevgilerimle dilek.
Ahh Belginciim sorma. Oturduğumuz evin hemen yanı Okul. Çocuk cıvıltıları iyi hoş ama tenefüs zili, okulun bando takımı, bağıran öğretmenler, istiklal marşı, andımız:))) derkeenn vay izim oğlanın uykusuna. Tam bir gürültü kurbanıyım şu aralar. Yarama parmak bastın çek elini:)))
Canim Sufim, bizde mi daga kacsak acaba:)
Ela`cim ahh, kiyamam ben oglusumum güzel uykusuna, uykusunda öpsene onu benim yerime, elma yanaklarindan:)
Sessizliği dinlemeyi çok seviyorum . Sanki kendinle daha bir yüzleşebiliyor gibisin. Sadece BEN VE BEN . Yine de var buralarda , ya da ben tercih edip illaki buluyorum .
Sevgili özii, bir de ben bulabilsem, hersey sussada, sehrin ugultusu gene yetiyor:)
Benim yaşadığım şehirde fazla gürültü yok.
Tek tük geçen arabalar ve arada sokakta oynayan çocukların sesi..
Bir gün hiç ses olmayan bir yerde bir gece geçirdik ailece.Tık yoktu etrafta,hem de hiç..Ama inan böylesi bir sessizlik uyumamıza engel oldu ve sabah da erkenden uyandık..
Sessizlik bizi rahatsız etmişti galiba. Yoksa çok mu rahat ve dingin uyumuştuk ve uyku yetmişti ?
Hala anlamış değilim.
Sevgiler..
Sevgili Zeugma, bence uyku yetmisti (bende de öyle olmustu cünkü;)
Sevgilerimle
zaten uzmanlar günde10 dakika mutlaka sessizliği yani kendimizi dinlememiz gerektiğini her seferinde söylüyor. sne başarmışsın ne güzel.
Burada bir dağ ilçemiz var ve orada tam 6 yıl yaşadık sonra merkezi yere gelince çok gürültülü geldi . Meğer tam emeklilik zamanı gelince orada yaşamak varmış , temiz hava ve gerçekten sadece doğanın sesi.Rüzgar , kuşlar , ağaçlar ...
Özii, unutma o ilcenin adini, emekli olunca toplanalim hep beraber o ilceye, düsünsene amma senlikli olurdu ha:)
unutmam zaten ama sana noldu neden :( böyle yaptın ?
O hüzürü seneler önce bir gün sevgili Tontini ve birkaç arkadaşımızla birlikte Spil de yaşamıştık ayrıca ne olduğunu hala çözemediimiz de bir olay yaşamıştık. Sanırım Tontini onu bir gün anlatacaktır.:)
Sevgiler
Tutsak`cim hosgeldin, insallah anlatir Tontini bir gün, orada yasadiginiz olayi:)
Özlemistik seni:)
kendi içimdeki gürültü o kadar fazla ki bu aralar dışımdakileri duyamıyorum bile :((
Ne oldu tatli Mayama, kim karistir di kafani? Anlat, yaz icindekileri, belki bir caresini buluruz, kiyamam ben kücük ari mayama:)
:)) sorman bile yeter canım benim bak nasıl mutlu oldum ben şimdi :))) hem sanırım benim sayfamda bir sorum yaşamıyorsundur öyle değil mi :)))
Yok mayacim, senin sayfani gayet net okuyabiliyorum, benim problemim su siyah üzerine beyaz ve ya renkli yazilarla, bir de yazilar cok kücük yazilarla.
Ben de senin mutlu olmana sevindim:)
Öptüm mayacim
belgin hanım,
üstteki yazınızda yorum penceresi açılmamasının sebebi o yazıda yorum seçeneğini yanlışlıkla kapatmanız olabilir.
boş bir gönderi açın,
yazınızı ve varsa resminizi kopyalayıp taşıyın.
eskisini de siliverin :)
okuyamadığınız karanlıklı yazılara tıklayıp ctrl+a tuşlarına basarsanız. okumanızda faydalı olabilir.
bu arada kelimelerim de bir numara büyük olacak bundan böyle :)
selamlar.
bende bır cadı oldugum ıcın bu kampta olmam gerektıgını dusundum:)
sevgılerımle..
evet haklısın yazılarıma dıkkat edecegım:)
pırıltılı cadı
Korhan, hosgeldin ve yardimin icin cok tesekkürler, süüüpersin:)
Piriltili cadim, hosgeldin kampimiza, senin gibi tatli bir cadiyi kabul etmezmiyiz hic:)
Sevgilerimle
O sessizliğe bilsen o kadar çok ihtiyacım var ki.
Ne iyi yapmışsın.
Sevgilerimle...
Özlem, bir daha nerde bulurum bakalim:)
işin kötüsü, insan bu gürültüye, uğultuya öyle alışıyor ki, "sessizlik" içerisinde kaldığı bir zaman ve mekanda huzursuzluk, panik vs. hissedebiliyor. bir nevi "sese bağımlılık" hali, zamane insanının edindiklerinden. araştırmalara göre televizyonu belli bir saate ayarlayıp uyuyan çok insan var. boş eve girince hemen tv, radyo vs. açan, ilk iş bunu yapan da çok.
uzakdoğu felsefesinde de ilk şart sessizlik ve durağanlık. çünkü ikisini de becerebilmek çok zor. öylece durmak, hiç bir şey yapmadan ve sessizlik içerisinde.. öyle zor ki :)
Yorum Gönder
Kaynayan Kazana sizde bir şeyler atın:)