RSS

24.03.2009

Gara (Kara) Mehmet -1-


Adam günlerden beri yoldaydı ve artık gücü kalmamıştı. Açlıktan dizlerinin dermanının kesilmesine ramak kalmıştı. Son gücüyle kendini Limana sürükledi ve bir duvarın dibine çöktü. Yorgun gözleri Limanı taradı, aradığı bir Türk gemisiydi. Vatanına ulaşmak için bu son ümidiydi.

Limanı tarayan yorgun bakışları birden ışıldadı, orada beyaz ve büyük bir gemide dalgalanan kan kırmızısı bayrağı görünce, gözünden akan yaşları tutamayarak, halsiz bacaklarıyla gemiye doğru koşmaya başladı. Limanda gemileri yüklemekle meşgul olan işçiler, bu saçı, sakalı birbirine karışmış, üstü-başı kirli ve yırtık, kendilerine koşar adımlarla gelen adamı görünce, kendilerini güç bela kenara atmışlardı. Adamın gözü dalgalanan bayraktan başka bir şey görmüyordu.

Soluk soluğa geminin merdivenlerini tırmandı ve bir kenara çöküverdi, oradaki görevliler gemiyi yüklemekle meşgul olduklarından, kendisini görmemişlerdi. Biraz sonra görevlilerden birinin gözü, kenara yığılmış, bitkin bir halda oturan adama çarptı. Görevli adamın yanına gidip, orada ne yaptığını ve kendisinin hemen gemiyi terk etmesi gerektiğini söyledi.

Adam bitkin bir halde başını kaldırıp, alev alev yanan gözlerle görevliye baktı ve „Bu bir Türk gemisi mi“ dedi. Görevli şaşkınca sadece „Evet“ diyebildi. Adam halinden umulmayacak bir çeviklikle ayağa kalkıp, iki eliyle gömleğinin yakalarını kavradığıyla, gömleğini yırtıp, göğsünü meydana çıkarması bir oldu. Görevli, adamın kirli, ama yara dolu göğsünü görünce afalladı, adam keskin sesiyle „Eğer bu bir Türk gemisiyse, bende bu Vatanın evladıysam ve bu vatan için savaşırken, esir düştüğüm bu memlekette vatanımın gemisine binmekten beni kim alıkoyacakmış görelim“ diye gürledi.

Görevli koşarak geminin Kaptanına haber verdi. Kaptan orta yaşını geçmiş, gün görmüş bir adamdı. Yavaşça adamın yanına yaklaştı, adam hala göğsü açık, direk gibi orada durmaktaydı. Kaptan adama selam verip, hal hatır sordu, insanca. Durumu anlamıştı, sonra orada şaşkın, şaşkın duran görevlilere, bir kabin hazlamalarını, adamı banyo yaptırıp, karnını doyurduktan sonra, kabine götürmelerini emretti. Görevliler bu emri kusursuzca yerine getirdiler.

Adam ertesi gün uyandığında gemi çoktan yola çıkmıştı. Senelerden beri ilk defa yattığı temiz ve yumuşacık yatağından kalktı. Dün banyo yaptıktan sonra kendisine Kaptan tarafından hediye edilen temiz giysileri giyip, güverteye çıktı.

Güverteki görevliler adama meraklı, meraklı bakıyorlardı, hepsi dün olanları duymuşlardı ve adamın hikayesini merak etmekteydiler.
Kaptan adama yaklaştı ve omuzundan tutup „Gel arkadaş, seninle şöyle güzel bir kahvaltı yapalım, sonrada istersen bana hikayeni anlatırsın“ dedi.

Adam olur der gibi, başını salladı. Beraberce yaptıkları kahvaltıdan sonra, Kaptan adama bir sigara teklif etti, adam sigarayı ağzına götürüp, yaktı ve başladı anlatmaya:..


Arkası yarın:)



Resim: Pixelio

12 Kişi ses vermiş:

sufi dedi ki...

Hikayenin devamını merakla bekliyoruz cadım.

Belgin dedi ki...

Yarin geliyor:)

Adsız dedi ki...

Bekliyorum cadıcım.

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Ben de merak ettim şimdi Belgin'ciğim devamını.

beenmaya dedi ki...

o zaman asıl yorumda yarın :)))

Belgin dedi ki...

:)

Zeugma dedi ki...

Bir kahramanlık hikayesi,kesin..
Bu vatanda çok Kara Mehmetler var ve var olmaya da devam edecek.
Ben de merak ettim devamını...
Dizi gibi olmuş :)

Belgin dedi ki...

Yetistim arkadaslar, yetistim:)

tutsak dedi ki...

Şimdiden yazsan :) Biz gazı aldık nasılsa :)
Sevgiler.

Belgin dedi ki...

Yazdim, Tutsak`cim yazdim:)

Adsız dedi ki...

Atatürk bir anlamda kadınlar için bir özgürlük sembolüdür. Türk kadını yani ''modern türk kadını'' arzu ettiği özgürlüğü Atatürk'ün heykeline sarılmakta bulmuştur. Ama bu durum öyle ileri gitmiştirki; yeri gelmiş Atatürk'ü Allah yerine bile koymaktan geri kalınmamıştır. Aslında İslami esaslara görede ''dere yatağında akmalıdır'' Hiç kimse katiyyen zorlanmamalıdır inancında. ''Modern Türk kadını'' yeri gelmiş dindar giyimlileri yargılamış ve onların kendisine dinsizmiş gibi bakmasından şikâyet etmiştir. Bu bugün halen böyledir. Ama açık bir gerçek varki; başı açık olmakla İslam aynı gemide bulunamaz. Bu gerçek malesef bazı kadınları iki kişilikli ve son derece şizofrenik bir hale sokmuştur. Bir taraftan toplumun başını açarsan modern olursun anlamındaki baskısı bir taraftanda vijdanının başını kapat dediği baskı. Bence insan vijdanına kulak vermeli eğer iç huzuru yakalamak istiyorsa. Sizcede öyle değilmi?

Belgin dedi ki...

Sevgili arkadas, sana adsiz demiycem, mutlaka bir adin vardir cünkü. Ben hic bir zamam, insanlari kapali ve ya acik diye ayirt etmedim. Benim icin insan insandir, yesil-mavi kareli olsa bile. Benim icin önemli olan bir insanin karakteridir. Bence hic kimse bir digerine giysisinden ötürü ve ya yasayis bicimi ile ilgili baski yapmamalidir. Herkes, bir baskasini rahatsiz etmedigi sürece, istedigi gibi yasamakta serbesttir, herkes kendi vicdani nasil rahat ediyorsa öyle yasasin. Ben burada kapali-acik polemiklerine girmek istemiyorum. Benim icin önemli olan insanin kalbindekiler ve kafasindakilerdir. Kapanmak isteyenler kapansin, acik olmak isteyenler acik gezsin, yeterki birbirimize düsman olup, birbirimize düsmeyelim, yeterki bölünmeyelim, yeterki vatanimizin bölünmesine seyirci kalmayalim ve disaridaki bölücülerin ekmegine yag sürmeyelim.

Sevgilerimle

Yorum Gönder

Kaynayan Kazana sizde bir şeyler atın:)