Korkma hiç canın yanmıycak! Biliyormusun, bu adamın elleri sihirli, hiç canını acıtmıyor. O kadar hafif ve sevecen dokunuyor ki, içim titriyor o bana dokundukça. Beni bu hale o getirdi, biliyormusun? Bak, artık ellerimi yüzümde dolaştırabiliyorum, ben bunu yapamayalı yıllar olmuştu. Bir çekmecenin arka köşesinde unutulmuştum yıllarca, ta o gün o küçük kız gelip, çekmeceyi açana kadar, sabırla beklemiştim orada.
Kız beni eline aldı ve anneannesine sordu, bu kimin diye. Anneannesi de yanına gelip, beni onun elinden aldı, yüzünde büyük bir hüzünle bana baktı, hatırlamıştı beni; Ben, ona sevdiği adam tarafından verilen, belki en güzel hediyeydim. Genç adam, beni ona verirken „bundan sonra bunun sana hediye edeceği bütün zamanı seninle birlikte geçirmek istiyorum!“ demişti.
Ne kadar sevmişlerdi birbirlerini, ben de onun kolunda, bütün mutlu anlarına şahit olmuştum, kadın benden hemen hemen hiç ayrılmazdı.
Çocuklarının doğumuna, büyümelerine, evlenmelerine ve ilk torunlarını beklerken ki heyecanlarına şahit olmuştum. Mutlu bir evlilikleri vardı, birbirlerine olan sevgilerini ve saygılarını hiç kaybetmemişlerdi.
Kadın her sevinçli ve ya üzüntülü bekleyişte, durmadan bana bakardı. Bazen kızardı bana, neymiş çok hızlı gidiyormuşum, neymiş cok yavaş gidiyormuşum, olur mu hiç öyle şey, ben hayatım boyunca hep aynı Tempoda çalıştım.
Onu böyle düşündüren, kendi içindeki kavuşma sabırsızlığı ve ya ayrılma korkusuydu oysa.
Bir gün ikisi beraberce kahvaltı ettmişlerdi, torunlarını görmeye gidecekleri için sevinçliydiler. Kahvaltı masasını toplayıp, bulaşıkları yıkadıktan sonra, yola çıkmak için merdivenlerden iniyorlardı. Kadın eşine bir şey sormak için, gülümsiyerek başını döndürdü ve döndürmesiyle beraber, merdivende kayması bir oldu. Eşi onu tutmak, düşmesini önlemek için öne atıldı ve ikisi birden yuvarlandılar, merdivenlerden aşağıya.
Kadın kendine geldiğinde hemen eşi aklına geldi, dönüp baktığında ise onun tabii olmayan bir şekilde, merdivenin altında yattığını gördü. Kendi vücudunun acıyan yerlerine aldırmadan, eşinin yanına gitti, ama o artık ebediyyen gitmişti. Halbuki onlar bütün evliliklerince birbirlerinden iki günden fazla ayrı kalmaya tahammül edememişlerdi. Şimdiyse o onu yalnız bırakıp gitmişti işte.
Çocuklarına telefon etti kadın ve onların gelmesini beklerken gene bana baktı, her zaman yaptığı gibi. Ama iç organlarım dağıldığı, elim kolum yerinden çıktığı için, artık ona istediğini veremiyordum.
Beni atmaya kıyamamış, beni o çekmecenin arka köşesine koymuştu. Şimdi bütün bunları hatırladığı yüzünden belli oluyordu. Beni torununa hediye etti o gün. Torunu babasına beni gösterince, babası beni tanımıştı, ne de olsa bütün hayatı boyunca annesinin kollunda görmüştü beni.
Kızına „gel“ dedi, „ben sihirli elleri olan bir usta biliyorum, bunu ona götürelim, belki bunun için bir şeyler yapabilir“.
Sonra beni buraya getirdiler, gerçekten ustanın elleri sihirliydi. Hiç canımı acıtmadan beni tamir etti. Bak şimdi yeniden eski halime döndüm, yesyeni oldum sanki.
Biraz sonra küçük kızla babası gelip beni alacaklar, artık ben hayatıma onun kollarında devam edeceğim için çok heyecanlıyım. Düşünsene, onun büyümesine, ilk aşkına, sonra ilk işine, belki evliliğine ve çocuklarının olmasına şahitlik edeceğim, tıpkı anneannesin de olduğu gibi.
“Ya sen, sen neden buradasın, hadi anlat hikâyeni, nasıl olsa biraz daha vaktimiz var.” dedi güzel ve zarif kol saati, yuvarlak ve asil cep saatine.....
Kız beni eline aldı ve anneannesine sordu, bu kimin diye. Anneannesi de yanına gelip, beni onun elinden aldı, yüzünde büyük bir hüzünle bana baktı, hatırlamıştı beni; Ben, ona sevdiği adam tarafından verilen, belki en güzel hediyeydim. Genç adam, beni ona verirken „bundan sonra bunun sana hediye edeceği bütün zamanı seninle birlikte geçirmek istiyorum!“ demişti.
Ne kadar sevmişlerdi birbirlerini, ben de onun kolunda, bütün mutlu anlarına şahit olmuştum, kadın benden hemen hemen hiç ayrılmazdı.
Çocuklarının doğumuna, büyümelerine, evlenmelerine ve ilk torunlarını beklerken ki heyecanlarına şahit olmuştum. Mutlu bir evlilikleri vardı, birbirlerine olan sevgilerini ve saygılarını hiç kaybetmemişlerdi.
Kadın her sevinçli ve ya üzüntülü bekleyişte, durmadan bana bakardı. Bazen kızardı bana, neymiş çok hızlı gidiyormuşum, neymiş cok yavaş gidiyormuşum, olur mu hiç öyle şey, ben hayatım boyunca hep aynı Tempoda çalıştım.
Onu böyle düşündüren, kendi içindeki kavuşma sabırsızlığı ve ya ayrılma korkusuydu oysa.
Bir gün ikisi beraberce kahvaltı ettmişlerdi, torunlarını görmeye gidecekleri için sevinçliydiler. Kahvaltı masasını toplayıp, bulaşıkları yıkadıktan sonra, yola çıkmak için merdivenlerden iniyorlardı. Kadın eşine bir şey sormak için, gülümsiyerek başını döndürdü ve döndürmesiyle beraber, merdivende kayması bir oldu. Eşi onu tutmak, düşmesini önlemek için öne atıldı ve ikisi birden yuvarlandılar, merdivenlerden aşağıya.
Kadın kendine geldiğinde hemen eşi aklına geldi, dönüp baktığında ise onun tabii olmayan bir şekilde, merdivenin altında yattığını gördü. Kendi vücudunun acıyan yerlerine aldırmadan, eşinin yanına gitti, ama o artık ebediyyen gitmişti. Halbuki onlar bütün evliliklerince birbirlerinden iki günden fazla ayrı kalmaya tahammül edememişlerdi. Şimdiyse o onu yalnız bırakıp gitmişti işte.
Çocuklarına telefon etti kadın ve onların gelmesini beklerken gene bana baktı, her zaman yaptığı gibi. Ama iç organlarım dağıldığı, elim kolum yerinden çıktığı için, artık ona istediğini veremiyordum.
Beni atmaya kıyamamış, beni o çekmecenin arka köşesine koymuştu. Şimdi bütün bunları hatırladığı yüzünden belli oluyordu. Beni torununa hediye etti o gün. Torunu babasına beni gösterince, babası beni tanımıştı, ne de olsa bütün hayatı boyunca annesinin kollunda görmüştü beni.
Kızına „gel“ dedi, „ben sihirli elleri olan bir usta biliyorum, bunu ona götürelim, belki bunun için bir şeyler yapabilir“.
Sonra beni buraya getirdiler, gerçekten ustanın elleri sihirliydi. Hiç canımı acıtmadan beni tamir etti. Bak şimdi yeniden eski halime döndüm, yesyeni oldum sanki.
Biraz sonra küçük kızla babası gelip beni alacaklar, artık ben hayatıma onun kollarında devam edeceğim için çok heyecanlıyım. Düşünsene, onun büyümesine, ilk aşkına, sonra ilk işine, belki evliliğine ve çocuklarının olmasına şahitlik edeceğim, tıpkı anneannesin de olduğu gibi.
“Ya sen, sen neden buradasın, hadi anlat hikâyeni, nasıl olsa biraz daha vaktimiz var.” dedi güzel ve zarif kol saati, yuvarlak ve asil cep saatine.....
10 Kişi ses vermiş:
Gerçek gibi, çok güzel.
Ben bu cadıları çok seviyorum...
Biz de seni canim ablam:))
Belgin'cim ne kadar güzel bir öykü, iyiki varsın, iyiki bize katılmışsın..;)
Sevgiler.
ben de kendiminkine hayal gücü derdim:)
kıskandım desemmi acaba?yok demeyeyim ve kaleminize sağlık.takipçinizim artık:)
Belginciğim,Cadıların güzel annesi;
Muhteşem bir hikaye olmuş bu.Ben kadın kocası öldükten sonra ne yaptı onu çok merak ettim.Sihirli ellerin dokunuşuyla tedavi olan zarif kol saatine bir sorarmısın canım? Hııı?
Sevgilerimle dilek.
Sevgili Yildiz Yagmurlari, canim kardesim, ben buradaysam bunun sebebi sensin, beni buralara cagiran, davet eden sensin:)
Sevgili Sishyphos, hosgeldin, güzel sözlerin icin cok tesekkürler:)
Canim Sufim, sorarim zarif kol saatine, kadin ne yapmis ve en kisa zamanda sana bildiririm:))
Sevgiler
Benden de 'iyi ki blog açmışsın' cümlesi gelecek sevgili Belgin.:)
Yoksa güzel kalemini keşfedemeyecektik.:)
Sevgilerimle...
Sagol Gevezem bunu senden duymak benim icin cok güzel. Kelimelerle oynamaya calisiyorum, fantazimi kullanmaya calisiyorum, kapi aralandi bakalim daha neler dökülecek:)
Sevgiler
Sevgili Belgin,
Hayatta daha çok hikayeye ihtiyacımız var gibi geliyor sen ne dersin? Hele de bu aralar...
Sevgili Tijen, haklisin, cok ihtiyacimiz var hikayelere, yazalim o zaman:)
Sevgiler
Yorum Gönder
Kaynayan Kazana sizde bir şeyler atın:)