Bizim evde bu sıralar garip bir şeyler oluyor, büyüklerin yüzleri hep asık. Babam daha da çok sinirli bu günlerde. Dün dayımın kızı „Annen Almanyaya gidecekmiş, babamdan duydum“ dedi. Sordum „Almanya ne ki“ diye. Ablam „uzak bir yerde“ dedi. Annem gidince cok günler gelmiycekmiş, ama ben inanmadım, hem annem hergün biz uyanmadan işe gidiyor ve akşama dönüyor. Nasılsa Almanyadan da döner akşam olunca. Ben büyüdüm ama kardeşim daha çok küçük, daha bebe sayılır, doğru düzgün konuşamıyor bile. Mutfağa „mıkmak“ diyor ben de ona gülüyorum. Annem bizi bırakıp gidermi sahi?
Gidip mutfakta çorba pişiren anneme soruyorum „sen Almanyaya gidecekmişin, doğru mu“ diyorum. Annemin elindeki kaşık duruyor birden, annem ocağın altını kapatıp geliyor yanıma, yaşlı gözlerle bakıyor gözlerime sonra yutkunuyor ve evet der gibi sallıyor başını. Başlıyorum ağlamaya, annem „Sus güzel kızım, ağlama“ diyor, Almanyaya gidince çok para kazanacakmış, daha güzel ve geniş bir evimiz olacakmış ve hem bize yeni giysiler alacakmış annem. Bir de bol bol çikolata getirecekmiş bize.
Ben bunların hiç birini istemiyorum ki, ben annemi istiyorum, başlıyorum daha sesli ağlamaya. Annem „sus kızım, şimdi Baban duyacak ve bize kızacak“ diyor. O an nefret ediyorum Babamdan. Babam çalışıp, eve ekmek getirseydi annem gitmezdi Almanyaya. Yaz, kış Pamuğa, Tütüne, Zeytine, çapaya ve ya başkalarının evine temizliğe gitmezdi. Bizim yanımızda olur, bizi daha sık kucağına alır, öper severdi. Her akşam bu kadar yorgun olmaz, gece sabahlara kadar çamaşır yıkamazdı.
Ve soğuk bir kış günü annem bir otobüse bindi ve gitti. Annem gittikten sonra ben uzun bir zaman annemin yastığıyla yattım, çünkü yastığa kokusu sinmişti, ninem ne zaman yıkamak için yatığın kılıfını istese, dayak yemeyi göze alarak, kıyametleri kopardım, vermedim kılıfı. Onda dünyanın en güzel kokusu vardı, annemin kokusu.
Her gördüğüm uçağa el salladım hep, çabuk uçsun, bana annemi getirsin diye.
O gün eğer ikinizden birinin gitmesi gerekiyorsa idi, bu giden sen olmalıydın baba.
O gün keşke sen gitseydin Baba!
Gidip mutfakta çorba pişiren anneme soruyorum „sen Almanyaya gidecekmişin, doğru mu“ diyorum. Annemin elindeki kaşık duruyor birden, annem ocağın altını kapatıp geliyor yanıma, yaşlı gözlerle bakıyor gözlerime sonra yutkunuyor ve evet der gibi sallıyor başını. Başlıyorum ağlamaya, annem „Sus güzel kızım, ağlama“ diyor, Almanyaya gidince çok para kazanacakmış, daha güzel ve geniş bir evimiz olacakmış ve hem bize yeni giysiler alacakmış annem. Bir de bol bol çikolata getirecekmiş bize.
Ben bunların hiç birini istemiyorum ki, ben annemi istiyorum, başlıyorum daha sesli ağlamaya. Annem „sus kızım, şimdi Baban duyacak ve bize kızacak“ diyor. O an nefret ediyorum Babamdan. Babam çalışıp, eve ekmek getirseydi annem gitmezdi Almanyaya. Yaz, kış Pamuğa, Tütüne, Zeytine, çapaya ve ya başkalarının evine temizliğe gitmezdi. Bizim yanımızda olur, bizi daha sık kucağına alır, öper severdi. Her akşam bu kadar yorgun olmaz, gece sabahlara kadar çamaşır yıkamazdı.
Ve soğuk bir kış günü annem bir otobüse bindi ve gitti. Annem gittikten sonra ben uzun bir zaman annemin yastığıyla yattım, çünkü yastığa kokusu sinmişti, ninem ne zaman yıkamak için yatığın kılıfını istese, dayak yemeyi göze alarak, kıyametleri kopardım, vermedim kılıfı. Onda dünyanın en güzel kokusu vardı, annemin kokusu.
Her gördüğüm uçağa el salladım hep, çabuk uçsun, bana annemi getirsin diye.
O gün eğer ikinizden birinin gitmesi gerekiyorsa idi, bu giden sen olmalıydın baba.
O gün keşke sen gitseydin Baba!
2 Kişi ses vermiş:
Gerçekten çok hüzünlendim, keşke hiç bir çocuk yaşamak zorunda kalmasa böyle ayrılıklar. Büyüklerin hatalarının bedelini ödemek zorunda kalan evlatlardan olmak çok zor olsa gerek ama hayat bu ne diyelim gelir geçer ;)
Sevgili Dilek, hayat gelip geciyor ama yasananlar insanin icinde sakli kaliyor ve bazen bir resim, bir koku, bir tat ve ya bir sözcük hepsinin yeniden ortaya cikmasina neden oluyor.
Sevgiler
Yorum Gönder
Kaynayan Kazana sizde bir şeyler atın:)