RSS

31.01.2010

Bizim evin halleri

Iki haftadır Adaçayı içmekten içimiz dışımız Adaçayı oldu. Evcek hastayız biz:(



Resim: Pixelio

25.01.2010

Her olanda bir hayr vardır…

Bir zamanlar Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:

"Bunda da bir hayr var!"
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın baş parmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki her zamanki sözünü söyledi: "Bunda da bir hayr var!"

Kral acı ve öfkeyle bağırdı: "Bunda hayr filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?" Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı. Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu.

Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını fark ettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler.

Diğer adamları ise pişirip yediler. Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı.

"Haklıymışsın!" dedi. "Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayr varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi"

"Hayır" diye karşılık verdi arkadaşı. "Bunda da bir hayr var"

"Ne diyorsun Allah aşkına?" diye hayretle bağırdı kral.

"Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayr olabilir?"

"Ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi?"

Ve sonrasını düşünsene...

Resim ve hikaye netten alıntıdır!

18.01.2010

:))


Bu gün benim doğum günüm:) Hadi hepinizi pasta yemeye bekliyorum:)

Gününüz güzel olsun, gönlünüz neşe, ışık ve SEVGÌ dolsun:)

Resim: Pixelio

12.01.2010

Kardan adam

Yine kar yağıyor ve ben annemi hatırlıyorum. O zamanlar beş yaşında ya varım ya yokum, bizim oralara pek kar yağmaz, ama nasıl olduysa o gün birazcık yağmıştı, bende kardan adam yapalım diye tutturmuştum, halbuki kardan adam yapacak kadar kar yoktu. Rahmetli anneciğim beni kırmamış toplayabildiği kadar kar toplamış ve bana minicik bir kardan adam yapmıştı.

Şimdi ne zaman kar yağsa o günü hatırlıyorum. Bu yılda buralara epey kar yağdı, bir hafta önce üst komşumuz, oğlu ve benim küçük cadım hep beraber bir kardan adam yaptılar bahçemizde, çocuklar birde bu kardan adama kız kardeş yapalım diye tutturunca, komşumuz çaresiz birde kardan kız kardeş yapmak zorunda kaldı:)

Balkondan onları izledim, morarmış ellerine aldırmaksızın kar yuvarlarken yüzlerindeki sevinci görmeliydiniz. Şimdi çocuk olmak varmış:)

Umarım bu doğallıklarını, masumluklarını, içtenliklerini ve küçük şeylerle mutlu olma yeneteneklerini hiç bir zaman kaybetmezler:)

Karlı ve soğuk Almanya´dan hepinize kucak dolusu sevgiler:)
Resim: Pixelio

4.01.2010

Anne-Kız ilişkileri

Anne: 63 yaşında, belinden sakat ve üç defa inme indi, şimdide nefes darlığından geçen ayın 30. dan beri hastanede yatıyor.

Kızı: 40 yaşında ve öğretmen.

Anne hastanede yatmaktadır ve giyinmekte, yıkanmakta yardıma ihtiyacı vardır. Kızı abisiyle birlikte annesini hastaneye yatırır ve annesine Yılbaşını geçirmek için Berlin´e gideceğini söyler, annesi ertelemesini ister, kızıysa „Olmaz!“ der ve o gece Berlin´e gitmek için yola çıkar.

Benim anlamadığım, bir kız evladı nasıl olurda hasta ve yardıma muhtaç annesini hastanede bırakarak eğlenmeye gidebilir, gitse bile nasıl gönül rahatlığıyla yiyip, içip, eğlenebilir? Gelincede annesine ballandıra ballandıra nasıl eğlendiğini anlatabilir?

Anlamıyorum, anlamayacağımda galiba. Bizler annelerimiz için yanıp tutuşurken, daha yüzünü bile görmediğimiz dostlarımızı düşünürken, bir kız evladı bunu nasıl yapar anlamış değilim, bu benim anlama kapasitemi aşıyor.

Bu konuda sizler ne düşünüyorsunuz?

Hepinizin yeni yılı kutlu olsun, sağlık ve sevgiyle kalın.

Resim: Pixelio