RSS

27.11.2008

Siyah Ìnciler

Onu ilk defa görecektim, aylardır tanışıyorduk ama birbirimizi daha hiç görmemiştik.
Her an gelebileceğini bildiğimiz için biz de onu heyecanla beklemekteydik. Ama hangi saate gelecekti bilmiyorduk tabiiki. Olsun varsındı, tek istediğimiz onun sağ salim gelmesiydi.
Bir hafta-dört saat süren sancılı bir beklemeden sonra nihayet gelebilmişti, onu ilk gördüğümde önce kapkara saçlarına, sonra da gözlerine vurulmuştum. Küçücük yüzünde iki siyah inciyi andıran bir çift göz. O ise bu güzel gözlerle saşkın, saşkın bana bakıp sonra da ağlamaya başlamıştı.
Ağlıyordu ve ben onun sesini ilk defa duyuyordum. Tanıdığım bütün şarkılardan daha güzel ve daha ahenkliydi bu duyduğum ses, onu kucağıma aldım ve onunla konuşmaya başladım, sesimi tanımıştı, ne de olsa aylardan beri duyuyordu.
Sonra bir el uzandı, o da kendine uzanan bu elin işaret parmağını sıkıca kavradı. Ìşte bu an, üç insanı bir ömür boyu birbirine bağlayacak olan ve dokuz ay önce başlayan bir ilişkinin pekişme noktasıydı. Bu üç insan, ne olursa olsun bir daha birbirlerinden kopmayacaklardı.
O şimdi kapkara saçlarıyla, siyah inciyi andıran gözleriyle dünya güzeli bir genç kız.
Güzel Kızım ben sana bakınca daha hâlâ o küçük bebeği görüyorum, sen benim gözümde hiç büyümeyecek ve her zaman benim bebeğim olarak kalacaksın.
21. ci doğum günün kutlu olsun Zeytin gözlüm. Her günün diğerinden daha güzel olsun. Allahim Sağlık, Mutluluk ve Başarılar versin.
Baban, kardeşin ve ben SENÌ ÇOK S E V Ì Y O R U Z!!

25.11.2008

Tesadüf

Beni bazen mutlu eden kücük seylerdir „Tesadüfler“

  • Birinci hamileligimde canim cok ciger kavurmasi istemisti ve isyerimizin kantinine gittigimde menüde gördügüm ciger kavurmasi,

  • ikinci hamileligimde de canim belirli bir pastayi cekmisti ve o gün ziyaretine gittigim arkadasimda önüme gelen o pasta (hamileler icin o an canlarinin istedigi yiyecekten baska önemli bir sey yoktur ;-)),

  • dügüne giderken kaybettigim yüzügümü, dügünden dönerken bulmam,

  • disardan hayranlikla bakip, keske burada calissam dedigim sirkete bir kac yil sonra ise alinmam ve

  • bir arkadasimi cok özledigimi düsündügümde ya cikip gelmesi yada Telefonla aramasi gibi beni mutlu eden daha bir sürü kücük Tesadüfler.

Öykü Atölyesi "Kelime Oyunlari"

24.11.2008

Esref Armagan

"Mutlaka görmelisin" dedi.
"Neyi?" dedim.
"Discovery'de yayınlanmış olan bu belgeseli" dedi.
Ve aşağıdaki linki gönderdi
http://www.mytopclip.com/play.php?vid=882
Gözünüzü seveyim, özellikle gözünüzü diyorum- girin ve izleyin çünkü görmeyen bir ressamın hikáyesi bu.
Ben çarpıldım.İnanılmaz heyecanlandım. Müthiş! Müthiş!
Belgeseli de öyle güzel çekmişler ki, olağanüstü bir kurgu, neden böyle işler yapılamıyor Türkiye'de?
Neden elin yabancısı geliyor ve Ankaralı Eşref Armağan'ın hikáyesini böyle güzel çekebiliyor da biz beceremiyoruz?
Gazetelere haber olmuş Eşref Armağan ama hep geçiştirilmiş, normal bir haber gibi verilmiş.Oysa, benim son zamanlarda gördüğüm en olağanüstü şey.
Eşref Armağan, çok çarpıcı resimler yapıyor. İnsanın aklını uçuran da şu: Soyut değil bu resimler. Evet anladınız, göller, dağlar, panaromik manzaralar, insanlar, kuşlar, böcekler, kelebekler çiziyor. İyi de nasıl oluyor bu?
Aklında o görüntüler varsa, gözlerin kapalı bile olsa çizersin ama Eşref Armağan hiçbir zaman onları görmemiş ki.
Doğuştan görme özürlü.
Tamam elleriyle dokunuyor, parmaklarıyla inceliyor; boyut, gölge, renk gibi temel öğeleri etrafındaki insanlara sorarak öğreniyor.Ama yine de...O resimleri nasıl yapabiliyor?Perspektifler nasıl oluyor da şaşmıyor?Soru şu:"Beyin, akılda olmayan görüntüleri nasıl kuruyor?"Biz burada ondan habersiz yaşarken, o Amerika'ya davet ediliyor, Harvard'da MR'ı çekiliyor, bir sürü testten geçiriliyor, beyninin nasıl çalıştığı araştırılıyor, bir sürü şeyi resmetmesi isteniyor. Ve sonuç çok çok acayip: Her nasılsa, Eşref Armağan'ın görsel korteksi resim yaparken canlanıyor. Yani diğer görme engellilerin aksine, Armağan'ın beyninin görsel hafıza bölümü tıpkı gören birininki gibi çalışıyor. Bu da beyinle ilgili bilmediğimiz bir sürü bilgiye ışık tutacak gibi görünüyor.Lütfen beni kırmayın ve şu filmi izleyin, etkileneceğinizden eminim.
Hürriyet/Ayse Arman/19 Kasim 2008

Dip Not: Ben izledim ve izlerken cok etkilendim. Sizlerinde izlemenizi tavsiye ederim!
Sevgiler...

21.11.2008

Adam, Kadin ve Cadilar


Işte benim seni sevmemin binlerce sebebinden sadece 22 tanesi:
Ben seni
01. Zeytin gözlüm,
02. Küçük cadım için,
03. Annem, babam, kardeşim, dostum ve sevdiğim olduğun için
04. Hastalıkta,
05. Saglıkta,
06. Korktuğumda yanımda olduğun için,
07. Bana cesaret verdiğin,
08. Ailemizi her daim koruduğun için,
09. Evimizin yiyecek ve içecek alışverişini,
10. Çöpümüzü atmayı gönüllü üstlendiğin için,
11. Büyüklerine gösterdiğin saygıdan,
12. bütün çocuklara olan sevgin ve şefkatinden dolayı,
13. içimdeki çocuk meydana çıktiğında ona gösterdiğin anlayıştan,
14. Bebeğimizi kaybettiğimizde gözlerinde gördüğüm yaştan dolayı,
15. ben bağırıp, çağırırken bile bana bakan gözlerindeki azalmayan sevgiden dolayı,
16. cadılara sabırla katlandığın için
17. iyi bir BABA ve iyi bir hayat arkadaşı olduğun için,
18. bana hediye ettiğin çiçekler için
19. bana hediye edip, sonra çoğunu kendin yediğin çikolatalar için,
20. benimle evlendiğin
21. beni sevdiğin ve
22. benim gibi cadıya 22 yıldır bıkmadan, usanmadan katlandığın için
çok SEVIYORUM!!
Evlilik yıldönümün kutlu olsun, iyiki varsın ve iyi ki sana rastlamışım canım. Inşallah daha uzun yıllar beraber oluruz.
Bana bütün bunları ve daha da fazlasını verdiğin için binlerce, yüzbinlerce defa Teşekkürler birtanem.
Küçük cadılardan da sevgiler!!

17.11.2008

Öykü Atölyesi Fotografin dili "Yagmur"




Komşunun gelininin bir Bebeği olmuştu. Iki kardeş komşuya gidip uzun, uzun Bebeğe bakmışlardı ve sonra evlerine dönerken aralarında, kendilerininde böyle güzel ve yumuk bir bebekleri olmasına karar vermişlerdi.
Eve geldiklerinde hemen annelerine, kendilerininde bir küçük kardeş istediklerini ve bebeklerin nerden geldiğini sormuşlardı. O zamanlar küçük çocuklara böyle şeyler anlatılmazdı. Anneleri uzun bir zaman düşündükten sonra, sabırsızlıkla kendini bekleyen çocuklarına dönüp; Bebeklerin, çok yağmur yağdıktan sonra suyu çoğalan, köylerinin altından akan dereden tuttulduğunu söyleyivermişti.
Iki kardeş bir kaç hafta sonra yağan yağmuru görünce kendilerininde yakında bir bebekleri olacaği için sevinmişlerdi. Hemen derenin kenarına gidip beklemeye başlamışlardı. Saatler geçmesine rağmen derenin akan sularında bebek falan görünmemişti.
Anneleri ise evde meraktan deliye dönmüstü, saatler geçmiş çocuklar hâlâ eve dönmemişlerdi. Kadın yağmurun altında bütün köyü aramıstı, çocuklar sanki yer yarılmış, yerin dibine girmişlerdi. Kadın her dakikada bir kapıya gidip yolları gözlüyordu.
Tam karanlık çökmek üzereydi ki çocukları yolun aşağısından görünmüslerdi. Çocuklarını hemen içeriye alıp soymaya başlamısti, bir yandan da bu saate kadar nerede kaldıklarını soruyordu. Iki kardes annelerinden çok korkmalarina rağmen ona bu saate kadar dere kenarında beklediklerini ama bir bebek yakalayamadan gelmek zorunda kaldıklarını anlatmışlardı.
Anneleri gülmemek için kendini zor tutmuş ama gene de ciddi durmaya çalışarak onlara, dereden bir bebek yakalamak için daha çok küçük olduklarını ve biraz daha büyümeleri gerektiğini anlatmıstı.
(Bu annemin bizlere gülerek anlattigi cocukluk anilarindan biridir)

16.11.2008

Döndüm

Arayan, soran ve iyi dileklerde bulunan herkese benden kucak dolusu Güller ve Teşekkürler. Hepinizi cok seviyorum!
Hani bir film vardı ya, adam her sabah kalktığında aynı günü tekrar, tekrar yasıyordu. Bu sıralar kendimi o filmdeki adam gibi hissettim.
Gene Hastane, gene ameliyat, durmak bilmeyen kanamalar, gene Doktorlar, gene Hastane durumları. Bunaldım, sıkıldım!

Biliyormusun günlük, buralarda eşimden ve çocuklarımdan başka hicbir akrabam yok. Kardeşlerim Türkiyede, ben burada. Eşim ve çocuklarım ellerinden gelen yardımı yaptılar. Ama yakınlarımın yokluğu böyle zamanlarda sanki daha çok canımı yakıyor. Hani diyorum ki, burada olsalar, kapımı açıp gelseler, bir hatırımı sorsalar, ama yok, hiç kimse yok. Daha da kötüsü ne biliyormusun, annem yok. Anneciğim hayatta olsaydı, nerede olursa olsun koşar gelir ve yanımda olurdu. Onu cok özlüyorum.

Arkadaşlarım sağ olsunlar, geldiler, gelemeyenler telefonla aradılar, beni sevindirdiler. Allahım onlarıda sevindirsin. Insan böyle günlerde arkadaşlarının, komşularının, akrabalarının kıymetini anlıyor. Alman komşularım bile geldiler, yardım edilecek bir şeyler olursa söyle, yardım edelim dediler. Ev alma, komşu al sözünün ne kadar doğru olduğu böylelikle benim gözümde bir daha kanıtlanmıs oldu.

Böyle durumlar bir de insana iyi gün dostları ile kötü gün dostlarını ayırması için güzel bir fırsat veriyor. Bunlar akrabalarında olsalar dahi.
Şükürler olsun, şimdi iyiyim, inşallah bir daha böyle problemler yaşamam ve dilerim Allahımdan, kimselere benim yaşadığim korkuları ve acıları yaşatmasın.

Hoşçakal günlük, yakın da inşallah seninle daha sık beraber olacağiz.

4.11.2008

Beklemek (28.02.2008)





Kadin hemsirenin verdigi sakinlestiriciyi 10 dakika önce icmisti ama kendini hic sakinlesmis hissetmiyordu. Iki saat önce oda Arkadasini ameliyata götürmüslerdi ve simdi sira kendisindeydi.
Esine o gün kücük cocuguna bakmasi gerektiginden gelmemesini söylemisti ama gene de gözleri umutla kapidaydi. Olur ya belki gelirdi. Kisacasi bu zaman dilimini yalniz gecirmek istemiyordu.
Hem ameliyattan cok korkuyordu, yüregi sanki cikacakmis gibi carpiyordu, ya bir daha uyanamazsa cocuklari ne olurdu. Gözyaslarini tutamamis aglamaya baslamisti.
Biraz sonra kapi acilmis ve iceriye iki sevimli ve güleryüzlü hemsire girmisti. Anlamisti kendisini almaya geldiklerini ve daha cok aglamaya baslamisti. Hep akli cocuklarindaydi, ya onlari bir daha göremezse diye.
Hemsireler cok sicak ve candan bir sekilde kendisini teselliye calisiyorlardi: bunun korkulacak bir ameliyat olmadigini, Doktorlarin islerinin uzmani olduklarini ve bu ameliyati yüzlerce defa yaptiklarini anlatiyorlardi. Ama bu onun ilk ameliyatiy di ve cok korkuyordu.
Oysa Ameliyat tarihini sabirsizlikla beklemisti, bir an önce sagligina kavusmak ve iki yildan beri hayatini zindan eden agrilardan kurtulmak icin, simdi de zamanin yavaslamasini ve ameliyat saatinin gelmemesini arzuluyordu.
Ameliyathane de kendisini iki Doktor bekliyordu, ona verdiklari narkoz ignesinin etkisiyle aninda kendinden gecmisti. En son hatirladigi kulagina gelen cocuklarinin sesiydi.
Geceyi uyur uyanik bir halde yogun bakimda gecirmisti. Sabah tam anlamiyla kendine geldikten sonra, bir hemsirenin yardimiyla elini yüzünü yikamis, dislerini fircalamis, odasina götürülmeyi bekliyordu. Kadin mutluluktan ucuyordu, ameliyat basariyla sonuclanmis, kadin o bela nesneden kurtulmus ve cocuklarina, esine kavusacagi saatleri sabirsizlikla beklemeye baslamisti.


Yazarin Notu: Bu yazi Öykü Atölyesinin „Kelime Oyunlari“ icin kaleme alinmisti ama o zaman daha bir Blogum olmadigi icin yayinlanmamisti. Kaderin isine bakin ki bana yarin gene Hastanenin yollari göründü. Insallah yakinda sagligima kavusmus olarak geri dönerim!
Resim: http://img1.loadtr.com/b-34130-beklemek.jpg

1.11.2008

Cadilar Kampindan haberler


Günlerden beri bloguma verecegim adi düsündüm durdum sonra da dedimki niye bizim evi örnek almiyorum? Bizler kimmiyiz?
Bizim ev bir cadilar kampi: Büyük cadi (41), ortanca cadi (20), kücük ve tatli cadimiz 7 yasinda.
Büyük cadi ile ortanca cadi durmadan birbirlerini yemektedirler bu siralar, cünkü büyük cadimiz tertipli ve düzenlidir ya da kendini öyle sanmaktadir, ortanca cadi ise tertipden ve düzenden nefret etmektedir.
Kücük cadi ise yedi yasinda olmasina bakmayarak kendine ortanca cadiyi örnek almaktadir (büyük cadida buna sinir olmaktadir).
Ama ortanca cadi yakinda Üniversiteye baslayacagindan ve kendi evine tasinacak oldugundan belki bizim eve de Tertip ve düzen ugrar ümidiyle büyük cadimiz günlerini tüketmektedir.
Galiba yukarida anlattiklarim bizleri tanimaniza yetmistir. Cadilar Kampi yayinlarina yakinda devam edecektir.
Hepiniz sevgiyle kalin



Dip Not: Evimizin Babasini (44) unutmayalim (Bu kampin en sabirli bireyine haksizlik olmasin)